21 Eylül 2020 Pazartesi

GAYB

 

İçinde yaşadığımız Dünya ne kadar belirlenebilirdir?...Yani,şu nesne kesinlikle şurada ve şu durumda diyebilmemiz mümkün müdür?...Ve aynı nesnenin veya nesneler bütününün belli bir zaman dilimi sonraki davranışlarını hesaplayabilirmiyiz?...

Bilardo toplarını düşünelim.Başlangıçtaki durumu belirleyerek,topların hareket biçimini de kestirerek topun deliğe düşmesini sağlamaya çalışalım.Ancak başlangıç verilerinin tanımlanmasındaki doğruluk daima sınırlıdır.Aslında bu tür problemin özünde saklı önemli bir ölçüde kararsızlık vardır.Başlangıç verilerindeki ufacık bir değişiklik,süratle sonuç davranışında fevkalade büyük bir değişikliğe neden olabilir.Birbirini izleyen çarpışmalar söz konusu olduğunda davranış değişikliği daha da belirginleşir.İkiden fazla cismin etkileşiminde Newton’un uzaktan kütleçekim eylemi için de durum aynıdır.Bu tür değişken davranış için çoğu kez kaos veya kaotik davranış terimleri kullanılır.Kaotik davranış,örneğin iklimsel hava şartları yönünden önemlidir.Problemin tek tek elemanlarına hükmeden Newton denklemleri çok iyi bilinmesine karşın,uzun dönemli hava tahminlerinin güvenilirliği için aynı şey söylenemez.

Faz uzayı bir sistemin değişkenlerinin uzay boyutlarıyla ifade edildiği bir uzaydır.Bir parçacık çok boyutlu faz uzayında bir noktayla temsil edilir.Bir sistem faz uzayında bir hacimle temsil edilir ve bu hacim faz uzayında zamanla yayılır ve karmaşıklaşır.Faz uzayında sözü edilen yayılma,bir sistemin ilk durumu hakkında ne kadar doğru bilgi sahibi olursak olalım (mantıksal sınırlar içerisinde) zaman içinde belirsizliklerin giderek artacağını ve ilk aşamadaki bilgilerimizin hemen hemen işe yaramaz duruma geleceğini bildirir.Klasik mekanik,bu bağlamda öngörülemezdir.

İşe Genel Relativiteyi kattığımızda ışık konilerinin sabit olmamasından kaynaklanan problemler vardır,hatta Genel Relativite bir kütleçekimi alanı ve onun enerjisi (dolayısıyla kütlesi) arasındaki kavramsal ilişkiler ile ilgili bize net bir tanım sunmaz.Yani madde nin nerede olduğu hakkında da kesin bir bilgimiz yoktur.

Tam anlamıyla bir paradoks gibi görünüyorsa da bizim en yetkin klasik kuramlarımızın dünyadaki ‘gerçek’ maddenin doğası hakkında bize kesinlikle önerdiği budur,kuantum kuramını bir yana bırakırsak,klasik kurama göre bile maddesel gerçeklik sandığımız kadar açık değildir.Maddenin nicelenmesi,hatta nerede bulunduğu veya bulunmadığı,olağanüstü öncelikli konulara bağlı olup sadece yerel olarak değerlendirilemez.Yazının bundan sonraki kısmı için kemerleri bağlayın,çünkü Kuantum Kuramından söz edeceğim.

 Kuantum Kuramında parçacıkların kuantum durumu,kuantum dalga fonksiyonuyla gösterilir.Kuantum dalga fonksiyonunun genliğinin mutlak değer karesi,ölçüm yaptığımızda parçacığın o kuantum durumunda bulunmasının olasılığını verir.Mesela parçacığı x konumunda bulma olasılığını verir.

 
Dalgafonksiyonu (psi eğrisi) ile ilgili olarak kafamızda bir resim oluşturmak üzere bildiğimiz üç uzay boyutuna ek olarak iki boyuta daha ihtiyacımız vardır.Üç uzay boyutundaki her noktaya karşılık bir Argand düzlemi tanımlamamız gerekir.Argand düzlemi bir kompleks düzlemdir yani eksenlerinden biri İmajinerdir.İmajiner sayılar gerçel sayılar kümesinin dışında yeralır ve i sayısının katlarından oluşur.i,karesi -1 olan sayıdır ve karekök -1 şeklinde de gösterilebilir.Gerçel sayıların hiç birinin karesi -1 i vermez.

Gösterimde kolaylık olması açısından uzay boyutlarının sayısını bir tane alırsak,her noktaya bir Argand düzlemi eşlenecek ve her noktada dalgafonksiyonu (psi eğrisi) Argand düzlemi üzerinde bir noktayla gösterilecektir.

 

 


Dalgafonksiyonu Psi Eğrisi
 

Burada dikkat çektiğim nokta dalgafonksiyonunun (psi eğrisi) kesinlikle belirlenemez olduğudur.Yani ölçme aletlerimiz ideal bile olsa bu fonksiyonu gözleyebilmemiz kuramsal olarak olanaksızdır.Ölçebileceğimiz şey,dalgafonksiyonunun mutlak değer karesiyle orantılı olarak parçacığın belli bir durumda bulunabilme olasılığıdır.Parçacık bu olasılıklara uygun olarak kendine bir durum seçer.Biz de bunu gözlemleriz.Dalgafonksiyonu ise bizim gözlem alanımız dışındadır.

Kuantum fiziğinin dayandığı temel ilkelerden biri 'belirsizlik'tir.Ölçme aletlerimiz ne kadar gelişirse gelişsin kuramsal olarak bir olayı ancak belirli bir hassasiyette ölçebiliriz.Örneğin bir parçacığın konumuyla momentumunu kesin olarak belirlemek imkansızdır.Momentumu(kütle*hız) belirlendikçe konumu belirsizleşir veya konumu belirlendikçe momentumu belirsizleşir.Aynı anda kesin olarak ikisi ölçülemez.Eğer konumu sonsuz duyarlılıkta ölçmüş olsaydık momentum bütünüyle belirsiz kalırdı;tersine eğer momentumu kesin olarak ölçseydik parçacığın konumu tamamen belirsiz kalırdı.Örnek olarak bir elektronun konumunun nanometre (10^-9 m) mertebesinde duyarlılıkla ölçülülse,momentumu o denli belirsiz kalır ki ölçümden bir saniye sonra elektronun bize 100 km. den daha yakın olmasını bekleyemeyiz.

Buna benzer bir belirsizlikte enerji-zaman belirsizliğidir.Bir olay ne kadar kısa zaman aralıklarıyla ölçülüyorsa enerjideki belirsizlik o kadar artacaktır.Bunun anlamı son derece kısa zaman aralıklarında son derece büyük enerjilerin etkin olabileceğidir.Boşluk,bir anda yaratılıp çok kısa bir ömür sürdükten sonra yok olan,çok kısa zaman aralıklarında ömür süren parçacıklarla parçacıklarla doludur.Eğer boşluğun enerjisini kullanabilseydik bir ampulün içindeki enerji gezegenimizdeki tüm okyanusları kaynatabilecekti.

 

Gittikçe küçülen ölceklerde uzay-zamanın yapısı daha çalkantılı,daha belirsiz hale gelir.Planck uzunluğu (Planck-length=1.6160(12) x 10-35 m. ,yani 0.000000000000000000000000000000000016 metre) ölçeğine ulaşıldığında ise mesafe kavramı anlamını yitirir.Uzay-zamanın bundan küçük bir mesafe tanımı yoktur.Aynı şekilde  Planck zamanı (Planck-time=5.3906(40) x 10-44 s )ölçeğine ulaşıldığında zaman kavramı anlamını yitirir.Planck zamanından daha küçük bir süre tanımlanamaz.Eğer uzay-zaman milimetrik kağıttaki kareler gibi küçük birimlerden oluşuyorsa bu kareler Planck uzunluğu ve Planck zamanı miktarında olacaklardır.


Gittikçe küçülen ölçeklerde uzay-zaman yapısı daha çalkantılı hale gelir.
 
 

Anlaşılan bizleri oluşturan madde çalkantılı bir belirsizlik okyanusunda inanılmaz küçüklükte adalar gibi.Buzdağının görünen kısmının da çok küçük bir kısmını görebiliriz ancak.Geriye kalan alem ise gözlem aletlerimiz ne kadar gelişirse gelişsin,deneysel zorluklar ne kadar giderilirse giderilsin kuramsal olarak belirlenemezdir.

Gayb (kelimesi), "gaybet" ve "gıyâb" (göz önünde bulunmama) anlamında masdar veya gâib (göz önünde olmayan) mânâsında isim ve sıfat olur ki, bu da "adl" kelimesi gibi masdar diye isimlendirilmişdir veya "meyyit" ve "meyt" kelimeleri gibi "gayyib" kelimesinin hafifletilmişidir. Buna göre dilimizdeki "kaybettim", "kayboldu" tabirleri gerçektirler. Bazılarının zannettiği gibi "bunu kayıp ettim" şeklinde yazmaya lüzum yoktur. "Gayb" ve "gâib" ise başlangıçta duyguyu anlamada veya ilk düşüncede hazır olmayan, diğer deyişle ilk nazarda anlaşılmayan demektir ki, bunun bir kısmı delilden geçen bir anlayışla idrak olunabilir. Mesela evinizde otururken kapınız çalınır, ses duyarsınız, bu ses sizin için anlaşılmış, hazır ve şahittir. Bundan anlarsınız ki, kapıyı çalan vardır. O henüz sizin için ortada yoktur. Bakıp görünceye kadar onu şahsıyla bilemezsiniz, fakat kapıyı bir çalan bulunduğunu da zorunlu bir şekilde, anlayışlı olarak tasdik edersiniz. Bu, bir iman veya şuurlu bir bilme olur. Sonra henüz kapınızı çalmayan ve eseri size yetişmeyen daha nice gaibler bulunduğunu da genel olarak tasdik edebilirsiniz. Fakat bunların bir kısmı gerçekten yok olabilirler. "Gayb" ile "gaib" arasında fark vardır. "Gâib" ( ortada olmayan) sana görülmez, seni de görmez olandır. "Gayb" ise görülmez, fakat görür olandır.

Elmalılı Hamdi Kur’an-ı Kerim Tefsiri

Gayb, gizli kalmak, gizlenmek, görünmemek, gözden kaybolmak anlamında "ğâbe" fiilinden masdar veya gizlenen, hazırda olmayan şey manasında isim veya sıfat olarak kullanılır. Ragıb El-İsfehani gaybı, "duyular çerçevesine girmeyen şey" tarzında açıklamıştır.

Gaybın esası, mevcut olmamak değil; herhangi bir sebeple fark edilir olmamak, özellikle görünür olmamaktır. Gayb, insanın gözü önünde sergilenmemiş bulunandır; olmayan değil.

 

Kur’an Kavram Tefsiri

  

Gayb kelimesi, Kur'an'da altmış yerde geçer. Kur'an'da gayb kelimesi, Allah'a nisbet edildiği yerlerde sadece Allah tarafından biliNebîlen mutlak gaybı, "âlimu'l-gayb, âlimu'l-gaybi ve'ş-şehâdeh, allâmu'l-ğuyûb, âlimu ğaybi's-semâvâti ve'l-arz" tarzındaki kullanımlarda insanların mevcut şartlar açısından bilemedikleri her şeyi ifâde eder. "Enbâu'l-ğayb" terkibinde ise, geçmişte yaşanan ve ibret alınmak üzere nakledilen tarihî olayları ifâde eder.

 

Kur’an Kavram Tefsiri

 


 

 


 




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

VAROLUŞUN KOZMİK PİYANGOSU;KARBON REZONANSI

  Bildiğimiz anlamıyla yaşam karbon elementi olmadan ortaya çıkmış olamaz.Karbon,kendi türünden diğer atomlarla benzersiz bir birleşme yet...

En Çok Görüntülenen